“Sen, komşu Tanrı, uzun geceler bazen
kapına vura vura uyandırıyorsam seni, solumanı seyrek duyduğumdan-
bilirim: yalnızsın odanda.
Sana bir şey gerekse, kimse yok,
bir yudum su versin arandığında.
Hep dinlerim. Yeter bir belirtin.
Öyle yakınım sana.
Aramızda bizim incecik bir duvar durur,
O da nasılsa; çünkü yalnız:
bir çağrı senin ya da benim ağzımdan-
Yerle bir olur sessiz sedasız.
Bu duvar resimlerinle kurulmuş.”
John Berger “Bir Fotoğrafı Anlamak” kitabında, olağanüstü olarak yorumladığı Marketa Luskacova’nın “Uyuyan Adam” fotoğrafına Rilke’nin bu şiirini yakıştırır.
Marketa Luskacova 29 Ağustos 1944 yılında Prag’da doğar. Komünist Parti yönetimi döneminde Çekoslovakya’da büyür. Charles Üniversitesi’nde Sosyoloji eğitimi alır. 1963 yılında Levoca kentine seyahat eden hacılar üzerine çalışmalar yapmaya başlar. Neredeyse kaybolan bu dini geleneği belgelemeye karar verir. 1967 yılında “Slovakya’daki Hacılar” başlıklı tezi ile okuldan mezun olur. 1967 – 1969 yılları arasında Prag’da FAMU Film ve TV Okulu’nda (dünyanın en eski 5. sinema okulu) fotoğraf eğitimi alır.
Marketa Luskacova, Hacılar projesinin yanı sıra Slovakya’nın uzak bir köyü olan Sumiac’da yaşayan insanları da fotoğraflar. 20. yüzyılda yok olacağını öngördüğü, Ortaçağdan kalma geleneklerini halen devam ettiren bu küçük köyde, dinsel ritüellerin, ayinlerin, günlük yaşamın fotoğraflarını çeker. Bu fotoğrafları ilk kez 1971 yılında Prag Görsel Sanatlar Galerisi’nde sergilenir. Serginin küratörü sanat tarihçisi ve fotoğraf teorisyeni Anna Farova’dır.
Londra’da yayınlanan Creative Camera Dergisi editörü Colin Osman’ın bir operaya katılmak için tesadüfen Prag’da olması Marketa’nın fotoğraf dünyasındaki serüvenini bambaşka bir yöne çeker. Fotoğrafları görür, çok beğenir ve dergide yayınlar. Fotoğraflar bir anda uluslararası ilgi odağı haline gelir. Koleksiyon, 1983 yılında Londra’da Victoria ve Albert Müzesi’nde sergilenir ve büyük bir başarıya imza atar.
Marketa, 1970 – 1972 yılları arasında Ottomar Krejca tarafından kurulan Za Branou Tiyatrosu’nun (Kapının Ardındaki Tiyatro) sahne fotoğraflarını çeker. 1971 yılında, İngiliz vatandaşlığına sahip, aslen Prag’lı şair Franz H. Wurm ile evlenir. 1972 baharında tiyatro Komünist Parti tarafından kapatılır. Wurm ülkesindeki siyasal durumdan endişe ederek ülkeyi terk eder. Marketa, yetkililerden aldığı izin ile eşini ziyaret edebilmektedir. 1975 yılında göçmen formu alarak, İngiltere’ye eşinin yanına yerleşir.
1970’li ve 80’li yıllarda Çekoslovakya’daki komünist sansür, Marketa’nın çalışmalarını yasaklar. Uluslararası başarılarını gizler. Sergiden alınan bazı fotoğrafları taşıma sırasında yok edilir. O yine de Çekoslovakya’yı, doğup, büyüdüğü evini sevmekten vazgeçmez.
1974 yılında Londra’da semt pazarlarını fotoğraflamaya başlar. Portobello Road, Brick Lane ve Spitalfields’te ucuz ürünler satan pazarlara gider, buralarda vakit geçirir. 1977 yılında oğlu dünyaya gelir. Fotoğraf çekmeyi yine de ihmal etmez. Oğlu ile Pram Caddesi’nde gezintiler yapar, insanlarla sohbet edip, dostluklarını kazanır. Çalışmaları hep uzun süreli olur. O, Leica fotoğraf makinesi ile fotoğrafçı olarak orada bulunmaz. Tıpkı diğer insanlar gibi yiyecek almak için, alışveriş yapmak için oradadır. Fotoğraflarındaki kişiler onun arkadaşlarıdır.
Pazarları fotoğraflamaya başladığı dönemde, The Times’da editörlük yapan Norman Hall’a işlerinden bahseder. Norman Hall, bu konuyu, fotoğrafa yeni başlayanlara uygun olacağını düşünerek dikkate almaz. Marketa, kararlıdır. Bir yıl sonra çektiği fotoğrafları Norman Hall’a götürür ve şöyle der: “Bu yeni başlayanlar için bir konu olabilir ancak bu fotoğrafları çeken bir acemi değil.”
Marketa, o günlerden; “Ben fakirdim. Alışveriş yapmak zorundaydım ve en ucuz yer orasıydı. Brick Lane’deki insanlar da göçmendi. Ucuz mallara ihtiyaç duyuyorlardı. Tıpkı benim gibi. Hatta bir keresinde alışverişimi bitirdim, fotoğraflarımı çekerken çantamı çaldırdım.” diyerek bahseder.
1990 yılında hayvan hakları aktivistlerinin protestoları sonucu kapatılan hayvan pazarlarının da fotoğraflarını çeker.
1989 yılı sonunda Çekoslovakya’da Kadife Devrim’in gerçekleşip, demokrasinin gelmesinin hemen ardından, Levoca Museum’da bir sergi açmaya davet edilir. 1990 yazında “Hac Döngüsü” fotoğraf sergisi açılır.
1991 yılında Londra’da Whitechapel Galerisi’ndeki sergide East End Pazarları’nda çektiği fotoğraflarıyla yer alan tek kadın fotoğrafçıdır. Bu sergi fotoğrafçılık kariyerinde önemli bir yere sahip olur.
90’lı yıllardan itibaren Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Polonya’da çocuk fotoğrafları çekmeye yoğunlaşır. Engelli çocuklar, işçi çocuklar, ebeveyn ve çocukların birlikteliği üzerine fotoğraflar üretir. 2000’li yıllarda fotoğrafları Londra, Prag ve Amerika’da birçok uluslararası sergide yer alır.
Marketa Luskacova, 2012 yılında The Guardian’da yayınlanan bir röportajında şöyle der: “Çek dilinde fotoğraf çekmek fiili, ölümsüzleştirmek demektir. 1975 yılında İngiltere’ye geldiğimde İngilizce’de eş anlamlısının ateş etmek olduğunu öğrendim ve şok oldum. 37 yıldır bu fikri yabancı buluyorum.”
Marketa Luskacova çağının en iyi sosyal fotoğrafçılarından birisi olduğu düşünülmektedir.
2016 yılında yayınlanan uluslararası bir fotoğraf festivali sergisinden görüntüler:
Diğer fotoğraf ustalarının hayat hikayelerini buradan okuyabilirsiniz…