Gerda Taro

Hakkında ne yazılsa eksik kalacak kadın, Robert Capa’nın büyük aşkı savaş fotoğrafçısı Gerda Taro. 

Gerta Pohorylle, 1910 Ağustos’unda Almanya, Stuttgart’da Yugoslav Yahudisi bir ailenin ilk çocuğu olarak doğar. Sonrasında iki erkek kardeşi daha olur. 1933 yılında kardeşleri ile birlikte Anti Hitler broşürleri dağıtmaları sebebiyle başları belaya girer. Kardeşleri kaçıp kurtulurken Gerta yakalanır. Serbest bırakılır ama Almanya’yı terk etmek zorunda kalır. Paris macerası bu şekilde başlar ve bir daha ailesini göremez.

Yakın arkadaşı Ruth Cerf ile birlikte gittikleri Paris’te pansiyonda kalıp, buldukları işlerden kazandıkları az miktarda para ile geçinmeye çalışırlar. Kendileri gibi antifaşist görüşlü birçok arkadaş edinirler. O dönemde çok fazla göç alan Paris, eski arkadaşlarına da kucak açar. 

Bir gün Andre Friedman isimli fotoğrafçı Ruth’u görür ve reklam işi için çekeceği fotoğraflarda kendisine bir parkta poz vermesini ister. Ruth çekime arkadaşı Gerta ile gider. Andre ve Gerta böylece tanışırlar.

Gerta, Andre’nin menajerliğini üstlenir. Arkadaşlıkları aşka dönüşür. Andre, Gerta için; “Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım! Artık Gerta’yla beni sadece kazma kürek ayırabilir.” diyecek kadar âşık olmuştur. 

Andre, bir yandan haber fotoğrafları çekerken, Gerta’ya da fotoğraf çekmeyi öğretir.  Gerta’da yazdığı haberlerin çevirilerini yapar. Ama bir türlü hak ettikleri parayı kazanamazlar. Para kazanabilmek için “Robert Capa” adında Amerikalı, zengin bir fotoğrafçı yaratırlar. Gerta fotoğrafları editörlere pazarlayacaktır. Böylece Andre, “Robert Capa”, Gerta’da “Gerda Taro” olur.  

İspanya İç Savaşı’nın başlaması üzerine İspanya’ya giderler. Robert Capa ile birlikte sokakları, insanları, çocukları, barikatları, sonrasında cepheyi, çatışmaları fotoğraflayan Gerda’da artık bir fotoğrafçıdır. Robert Capa’nın fotoğrafları dergilerde yer alsa da Gerda’nın fotoğraflarından hiç söz edilmez.  O yine de fotoğraf çekmeye devam eder, mültecilere yoğunlaşır. İlk başlarda Capa’nın adıyla yayınlanan fotoğraflarını, ilerleyen günlerde “Photo:Taro” damgasıyla gönderir, kendi adıyla yayınlanır.

1937 Temmuz’unda Robert Capa, çektikleri görüntüleri teslim etmek için Paris’e gider. ‘March Of Time’ belgeseli için kullandıkları kamerayı Madrid’de Gerda’ya bırakır. Gerda deli gibi çalışır. Ertesi sabah erkenden arkadaşı Ted Allan’ı ikna ederek, birlikte siperlere giderler. Gerda, bombalayan uçakların fotoğraflarını çeker. Hayatının en iyi fotoğraflarını çektiğinden emindir. Madrid’e dönünce bunu bir şişe şampanya ile kutlamayı, ertesi sabah da Paris’e dönmeyi planlar. 

Dönüş için araca binmek üzereyken kontrolünü kaybetmiş bir Cumhuriyetçi tankı arabalarına çarpar. Gerda ağır yaralanır. El Escorial Amerikan Sahra Hastanesi’nde 29 Temmuz 1937 sabahı hayata veda eder.

Capa, Paris’te Gerda’yı beklerken, gazetede ölüm haberi ile karşılaşır ve yıkılır…

Gerda, Robert Capa’nın evlenme teklifini reddedecek kadar özgür ruhlu bir kadındı. Sahiplenmek ya da sahiplenilmek ona göre değildi. Hatta Capa’dan daha cesurdu. O’nun dur dediği yerlerde “Bundan kurtulamazsak hiç olmazsa Müdahaleye Hayır Komitesi’ne gösterecek bir şeyimiz olur.” diyerek fotoğraf çekmeye devam ediyordu. Capa belki de bu yüzden Gerda’yı bütün kadınlardan daha çok sevdi. 

Neşesi, cesareti, sıcaklığı, beresinin altından görünen kızıl saçları, pantolonu ve belindeki tabancasıyla Cumhuriyetçi subayların da hayran olduğu bu ufak tefek hayat dolu genç kadına “La Pequena Rubia” (Küçük Kızıl Kafa) adını takmışlardı.  

Gerda, hakettiği ve arzuladığı şöhrete öldükten sonra kavuştu. Capa ise New York’a gittikten sonra hazırladığı İspanya İç Savaşı fotoğraflarından oluşan kitabı “Death in the Making”i “Bir yıl İspanya cephesinde bulunan ve sonsuza dek orada kalan’” Gerda’ya ithaf ederek aşkına vefa borcunu öder.

Diğer fotoğraf ustalarının hayat hikayelerini buradan okuyabilirsiniz…

%d blogcu bunu beğendi: