Hangisinden başlamalı?
İkinci Dünya Savaşı’nın ilk kadın muhabiri, Life Dergisi’nin ilk kadın fotoğrafçısı, Amerika’nın ilk tasarım ve endüstri fotoğrafçısı, Sovyetler Birliği’ne kabul edilen ilk fotoğrafçı, Gandhi’yi öldürülmeden birkaç saat önce görüntüleyen fotoğrafçı ve daha birçok başarı…
1904 yılında Amerika’da New York’un Bronx bölgesinde doğan Margaret Bourke-White babası Joseph White ve annesi Minnie Bourke’un her ikisinin de soyadlarını almıştır. Babası mühendis ve mucit olup, amatör bir fotoğrafçıdır. Babasının fotoğrafa olan merakı kızına genç yaşlarda hobi olarak geçer.
1922’de Columbia Üniversitesi’nde Herpetoloji (Sürüngen Bilimi) eğitimi almaya başlar. Aynı yıl çok düşkün olduğu babasını kaybeder ve onun vasiyetiymişçesine fotoğrafa daha çok sarılır. Önce Amerikalı fotoğrafçı Clarence Hudson White’tan, ardından Dorothea Lange, Laura Giplin ve Ralph Steiner gibi birçok fotoğrafçıdan eğitim alır. Bu arada okuldan ayrılmıştır.
1924 yılında Michigan Üniversitesi’nde tanışıp âşık olduğu, kendisi gibi fotoğrafa meraklı Everett Chapman ile evlenirler. Indiana’ya taşınarak Pudue Üniversitesi’ne devam ederler. Burada umduklarını bulamayıp, Cleveland’a taşınırlar. Margaret Cleveland Müzesi’nde çocuklara ders verir, aynı zamanda Case Western Reserve Üniversitesi’nde akşam okuluna devam eder. Ancak mutsuzdur. Karamsar ve iş saplantılı bir eşe ve onu hiçbir zaman kabullenmeyecek kayınvalideye katlanmak zorunluluğu boşanmayla sonuçlanır.
Margaret kayınvalidesi için şunları söyler: “Ona şükran borçluyum çünkü tüm o bilmezliğine rağmen benim hayal edebileceğimden çok daha geniş bir hayata kapımı açtı.”
Fotoğrafçılık başlıyor…
1927 yılında mezun olduğu Cornell Üniversitesi’nde okuduğu dönemde Clarence White’dan öğrendiği tekniklerle, kampüsteki sıra dışı binaların fotoğraflarını çeker. Cleveland’da fabrikaların konuşlandığı Flats adıyla bilinen bir bölge keşfederek, burada hayal ettiği Deneysel Endüstri Fotoğraflarını çekmeye başlar. Trenleri, köprüleri, fabrikaları ve bacaları fotoğraflar. 1928’de Cleveland Sanat Müzesi’nde düzenlenen yarışmada birincilik ödülünü kazanır.
1929 yılında Fortune Dergisi’nden teklif alır. İlk sayısı Şubat 1930’da çıkan derginin editör kadrosundadır ve profesyonel fotoğrafçılık yaşamı başlamıştır.
Amerika’nın ilk reklam ve endüstriyel fotoğrafçılarından olan Margaret Bourke-White, 1930’larda Batılı fotoğrafçılar için girmesi hiç kolay olmayan Sovyetler Birliği’ne kabul edilmeyi başarır. Vize başvurusunda endüstri fotoğraflarından bir portfolyo sunar. Rus devlet görevlileri çalışmalarını başarılı bulurlar ve kabul edilir. Amerika’ya döndüğünde bu çalışmalarından “Eyes on Russia” adında bir kitap hazırlar ve babasının anısına 1931’de yayımlar.
Kitaplar, dergiler, yayınlar…
1936 yılı başlarında yazar Erskine Caldwell ile tanışırlar, birlikte çalışmaya karar verirler. Margaret, Caldwell sayesinde iyi bir belgesel fotoğrafçısı olur. 1937 Kasım’ında yazıları tamamlayıp “You Have Seen Their Faces” adında ortak bir kitap yayımlarlar.
Yine 1936’da Henry Luce tarafından Life dergisinin ilk kadın fotoğrafçısı olarak işe alınır. Life’ın 23 Kasım 1936 tarihli ilk sayısı Bourke’un “Fort Peck Barajı” kapağıyla basılır. Kapak fotoğrafının kırpılarak basılması Margaret’i çok kızdırır, kendisine sorulmadan fotoğraflarının değiştirilmemesi için anlaşma imzalar. Kesintili olarak 1969 yılına kadar Life’ın fotoğrafçısı olarak çalışır.
1937 kışında, Louisville’de, en çok bilinen fotoğraflarından biri olan mutlu, zengin bir ailenin bulunduğu afişin önünde yemek sırasında bekleyen insanları çeker. Bu fotoğrafı haksızlığın ve adaletsizliğin simgesi olur.
1938’de Life Dergisi için İspanya ve Çekoslovakya’ya gider. 5 ay boyunca trenle Çekoslovakya’yı gezerken yine Caldwell yanındadır. Bu gezi sonrasında bir kez daha Caldwell’in yazılarından Margaret’ın fotoğraflarından oluşan “North of the Danube” isimli bir kitap yaparlar. Caldwell ve Margaret Amerika’ya döndüklerinde 27 Şubat 1939’da evlenirler.
Margaret Bourke-White Türkiye’de…
Life Dergisi için yaptığı yolculuklarından birinde, 1940 yılında Türkiye’ye de gelir. II. Dünya Savaşı’nın patlak vereceği dönemde ülkeye gelen Margaret Bourke-White, İstanbul’un yanı sıra, Ankara, Samsun, Erzurum ve Kayseri gibi şehirlerde de fotoğraflar çeker.
1941 yılında Alman orduları Sovyet sınırına dayandığında, Moskova’da kalan tek yabancı fotoğrafçı olarak bombalamaları görüntüler. 2. Dünya Savaşı’nı görüntüleyen ilk kadın fotoğrafçı unvanını elde eder.
Stalin’den izin alarak fotoğrafını çekmeye gider. Heyecandan elindeki flaş ampullerini düşürür. Kremlin tercümanı ve Margaret’in telaş içinde itişip kakışarak ampulleri toplamaya çalışmaları Stalin’i güldürür. Margaret bu anı kaçırmaz ve deklanşöre basar. Stalin’in gülümseyen tek fotoğrafı da böylece Life Dergisi’ne iki kez kapak olur.
Ve Gandhi…
Margaret, 1946 yılında yine Life Dergisi için Hindistan’a gider. Ülke 200 yıldır İngiltere sömürgesi altında ve artık özgürlüğünü kazanmak üzeredir. Margaret, Gandhi’yi çıkrığı ile fotoğraflamak ister. Çünkü çıkrık Hindistan’ın özgürlüğünün bir sembolüdür. Gandhi, fakir Hindistan halkına çıkrık ile kendi kıyafetlerini yaparlarsa pahalı İngiliz kıyafetlerine ihtiyaç duymayacaklarını anlatmaktadır. Margaret’de çıkrık dersi alır ve Gandhi ile görüşmeyi başarır. Böylece tanışırlar. Her buluşmalarında daha çok fotoğrafını çeker. Hatta Gandhi, onu gördüğünde, “işte işkencecim geldi” diyerek dalga geçer.
1948’de yine birliktedirler ve Margaret, Hindu lider Mohandas Karamçand Gandhi’nin birkaç saat sonra öldürüleceğinden habersiz son fotoğrafını çeker. Bu olay hakkında şunu dile getirir: “Hayatımda hiçbir şey beni bu kadar derinden etkilemedi. Bu hatıra hiçbir zaman aklımdan çıkmadı.”
Margaret Bourke-White Kore Savaşı’nın olduğu bölgeye de gider, insan odaklı tek bir hikâye üzerinden savaşı anlatır. 1952 yılında Güney Kore’de 2 yıldır görmediği, öldü sandığı oğluna kavuşan bir anneyi fotoğraflar ve bu fotoğrafı da unutulmazlar arasına girer.
Son günleri…
Margaret, Kore’de olduğu sırada Parkinson hastalığının belirtileri başlar. Amerika’ya döndükten sonra sadece hastalığı ile mücadele etmek zorunda kalır. 1963’te yayınlanacak “Portrait of Myself” isimli otobiyografisini yazar. Tedavi sürecinde yakın arkadaşı Alfred Eisenstaedt’in fotoğraflarını çekmesine izin verir. 1971 yılında konuşma yetisini de kaybeder. Dahası düşerek 3 kaburgasını kırar. Hastaneden bir daha çıkamaz ve 67 yaşında hayata veda eder.
Margaret Bourke-White hakkında kısa bir film için:
Diğer fotoğraf ustalarının hayat hikayelerini buradan okuyabilirsiniz…