Ernst Haas (1921-1986)
“Bir fotoğraf herhangi bir etkileşimin sonucunda doğar, eğer güzellik içimizde olmasaydı nasıl fark edebilirdik ki onu?”
Renkli fotoğrafın en etkili fotoğrafçılarından biri olarak anılan Ernst Haas,1921 yılında Viyana şehrinde dünyaya geldi. Viyana’da yaşanan siyasi gelişimlerin ortasında, Viyana’da tıp eğitimi görmeye başlamış ancak bir sene sonra kendisini ifade etme yolu olarak resmin ideal olduğuna karar verip,resim eğitimi almaya başlamıştır. 26. yaşına girerken Viyana sokaklarında kara borsada ,elinde olan 10 kg’lık margarini , 35 mm’lik bir Rolleiflex ile takas ederek ilk kamerasına sahip olmuştur. Böylece fotoğrafçılığa gönlünü kaptırmıştır.
Fotoğrafa başlama…
O döneme kadar fotoğrafçılık adına hiçbir eğitim almamış olan Haas , Viyana’da yaşanan savaşı amatör ruhla karelediği gibi kalemiyle de ele almıştır. Kariyerinin dönüm noktasını oluşturan “Homecoming Prisoners of War” adlı çalışmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu çalışmasıyla gazete muhabirliğine farklı bir renk getirdiği gibi Magnum fotoğraf ajansına ilk davet edilen kişi unvanını almıştır. Life dergisi için de çalışması teklif edilmiştir.
Viyana’yı evi olarak görmeyen Haas 1948 yılında Paris’e Magnum ajansı için çalışmaya gidiyor. Çalışmaları sırasında dünyanın pek çok yerini gezmiş olan Haas, 1951 yılında New York’a geldiğinde durup bir soluklanıyor ve bu büyüleyici şehrin etkisinden çıkamayıp buraya yerleşiyor. New York’a geldiği dönemde buradaki kesimin daha yeni yeni fotoğrafçılığa ilgi gösterdiğini ve küçük bir kesim olduğunu görmüş, diğer iş arkadaşları gibi kamerası boynunda sokakları fotoğraflamasına rağmen, Haas aslında onlardan daha farklı çalışmalarla göz önünde olmuştur.
Renkli fotoğrafa geçiş…
Daha çok Saul Leiter, Louis Fourer, David Vestal ve Sid Grossman’den etkilendiğini söylerken, fotoğraflarını resmetme çabası ve kattığı şiirsel ruhuyla da kendini belli etmiştir. Haas, bu döneme kadar gazete muhabirliği için yaptığı çalışmalarda siyah beyaz fotoğraflar kullanmıştır. Meksika gezisi esnasında Haas, renkli fotoğrafçılığın nasıl olacağına dair deneysel çalışmalar yapmaya başlamış ve 1949 yılında Kodak firmasının üretmiş olduğu renkli filmleri kullanan ilk kişi olmuştur. 1954 yılında evi olarak benimsediği New York’u renkli kareleriyle çekerek Life dergisinin ona ayırmış olduğu 24 sayfayı fotoğraflarıyla süsledi.
New York’u takiben Life dergisinde Paris ve Venedik şehirlerindeki renkli fotoğraf çalışmaları yer aldı. 1950’lerin sonlarında set fotoğrafçılığına yönelip Marilyn Monroe gibi daha birçok ünlüyü fotoğraflamıştır.
Fotoğrafları işlemeye başlayıp istediği grafiksel etkiyi verirken Edward Weston ve Minor White’ı takip ederek fotoğraflarına metaforik öğeler katmıştır. 1952 ve 1960 yılları arasında Esquire, Look, Holiday, Paris Match gibi birçok dergi için çalışmalar yapmıştır. 1960 yılında ise Amerikalı Magazin Fotoğrafçıları derneğinin başkanlığını üstlenmiştir.
Yeni denemeler…
Magnum ajansında çalışmaya devam ederken siyah-beyaz çalışmalarını sürdürdüğü gibi motion çekimlere, yansımalara ve geniş açı objektif kullanarak farklı şeyler kullanmaya çalışmıştır. Bu çalışmaları boşa çıkmamış 1958 yılında 243 eleştirmen, editör, sanat yönetmeni ve diğer profesyonel fotoğrafçılardan oluşan jürinin oylamasıyla en iyi on fotoğrafçının arasına girmeyi başarmıştır. 1964 yılında John Huston’un The Creation adlı filminin yönetmenliğini üstlenmiş ve ardından 13 yıllık fotoğraf çalışmalarını albümlemeye karar vermiştir. 1971 yılında The Creation adlı ilk kitabını bastırıp yaklaşık 350.000 adet satarak dönemin en başarılı renkli fotoğraf albümü olarak raflarda yerini almıştır. 1962’ye kadar Magnum için çalışmayı sürdürmüş, 1962 yılında Modern Sanat Müzesi Haas’ın renkli fotoğrafçılıktaki on senesini sergilemiştir. Yine 1962 yılında 4 serilik bir televizyon programını kendisi yazıp çekerek izleyicilere sunmuştur.
1975 yılında Amerika da ikinci kitabı “Love Letters” kitabını çıkarır . Bu kitabında daha çok ülkesine olan özlemini ve sevgisini dile getiren mektuplar bulunmaktadır. 1976 Almanya, 1978 Himalayalar’daki gezileri sırasında farklı kültürler, insanlar ilgisini çektiği gibi metafiziğe karşı ilgisi de artmaya başlamıştır. Haas, dünyanın her bir köşesinde dergiler, kitaplar, filmler ve reklam endüstrisine sayısız iş kazandırmıştır. Bu işler esnasında sürdürdüğü gezilerde de gizli kalmış şehirleri, kutsal yerleri keşfetmeye doyamamış hayatının son 10 yılını da Budizm öğretisine merak salmıştır.
1986 yılında vefat eden Haas sayısız ödüle layık görülmüş, sayısız sergiye katılmıştır. Yine aynı yıl Haaselblad onur ödülüne layık görülmüştür. Sadece fotoğrafçılık değil sanatın pek çok dalında çalışmalara imza atıp yenilikçi ve hoşgörülü tarzıyla her alanda işinin üstesinden gelmiş adını duyurmuştur.
Fotoğraf tarihinden ustaların hayat hikayelerini buradan okuyabilirsiniz…