Her yıl Kasım ayında dünyanın pek çok yerindeki fotoğrafçıyı harekete geçiren, uçağa bindiren, trenle koşturan, çadırlarda yatıran efsanevi bir olay yaşanır Hindistan’ın Pushkar kentinde; Pushkar Deve Panayırı…
200 bin satıcı, 50 bin büyük baş hayvan (çoğunluğu deve) Pushkar kentinin hemen yanı başındaki çölde büyük bir pazar yeri oluştururlar ve şenlikli bir 14 gün yaşanır. Evet bir yandan derme çatma bir futbol sahası büyüklüğündeki alanda bayraklı geçiş töreni, deve güreşi, süslü deve yarışmaları da yapılır, ama bu büyük kalabalığın iki haftalık hayatı asıl büyük maceradır. Dünyanın bir çok yerinden binlerce fotoğrafçı ne kadar ekipmanları varsa toparlar, yüzlerce milimetre uzunluğundaki objektiflerle kalabalığın içine dalarlar.
Pushkar, aynı ismi taşıyan kutsal gölün kıyısında yer alan bir Rajastan şehridir. Rajastan ise Hindistan’ın belki de en fotoğrafik eyaletlerinden biridir. Renkli kıyafetleriyle kadınlar, sarıkları ve pala bıyıklarıyla erkekler, kutsal göl kıyısındaki ritüeller ile fotoğrafçılara sonsuz olanak sunar.
Pushkar, Hinduizm inanışında yer alan 3 tanrıdan “yaratıcı” olan Brahma’nın üzerinde oturudğu lotus çiçeği anlamına gelir. Brahma yaratıcı tanrı olmasına rağmen, dünyadaki tek tapınağı da Pushkar’dadır.
Pushkar’a ulaşmadan önce…
Pushkar’a gitmenin farklı pek çok yolu var, ancak ben hemen her yolculuğumda Delhi’den Ajmer’e trenle oradan da Pushkar’a araçla gitmeyi tercih ediyorum. Böylece Hindistan’ın farklı ulaşım yollarını da deneme şansım oluyor. Ayrıca istasyon ve trende de fotoğraf çekme şansına sahip oluyoruz. Buna ek olarak Ajmer’de bulunan Altın Jain Tapınağı’da ilginç bir fotoğraf noktası olabiliyor.
Jainizm, M.Ö. 4 yüzyıl civarında başlayan bir inanış. Jainler, şiddet uygulamazlar, onlar için bütün varlıklar ölümsüzdür, sonsuz bir ruha sahiptir ve her varlık kendinden sorumludur. Bir yere oturacaklarsa eğer bir karıncayı veya bir böceği ezebileceklerini düşündüklerinden hemen oturmazlar, önce oturacakları yeri süpürgeyle temizlerler. Bu nedenle ellerinde süpürgelerle dolaşırlar. İşte Jainlerin Altın Tapınağı 2 katlı bir binadır. İkinci kata çıkarak tüm zemini dolduran altın kaplamalı Nasiyan Tapınağı maketini izleyebilirsiniz. Hem bu minyatür şehir hem de ziyaretçiler fotoğraf için keyifli bir moladır.
Pushkar Deve Panayırı…
Pushkar Deve Panayırı, her yıl Karnik Purnima yani dolunay döneminde yapılıyor. Bu nedenle biz Olympus Yollarda yolcuları, dolunaydan birkaç gün önce Hindistan’da oluyor, Ajmer üzerinden Pushkar’a geçiyor ve kutsal göl çevresinde birkaç gün geziyor, dolaşıyor, sabah ve akşam ayinlerine katılıyor, fotoğraf çekiyoruz. Panayırın başlangıcı da sayılan etkinlikler yapılacağı zaman konaklama yerimizi değiştiriyor, göl kıyısındaki eski bir saray olan otelimizden ayrılıyor ve tüm deve alışverişlerinin yapıldığı çölün hemen yanıbaşındaki kamp yerimize geçiyoruz.
Kutsal göl kıyısında geçirdiğimiz zamanlarda özellikle gündoğumu ve günbatımına yakın saatler fotoğraf çekimleri için tercih ettiğimiz dönemler oluyor. Güneş doğmadan başlayan hareketlilik, dualar, tütsüler, gölde yıkanmalar, adaklar ile birkaç saat devam ediyor. Göl kıyısında yürüyüş yaparken bazı bölgelerde ayakkabıları çıkarmak, bazı noktalarda da çekim yapmamak gerekiyor. Gezdiğimiz, dolaştığımız her yerde kurallara ve geleneklere uymak, insanlara saygı göstermek yapacağımız çalışmalarda daha rahat olmamızı sağlıyor.
Pushkar’da portre çekimleri…
Belli noktalarda toplanan sadhular bir yandan dileniyor bir yandan da insanları kutsuyor. Yarı din adamı yarı dilenci olan sadhuların Hinduizm inancında önemli bir yerleri var. Bazı sadhular gerçekten kendilerini inanca adayıp çevrelerindeki insanlara huşu içinde davranırken, bir grup sadhu da gelen geçen turistlere “poz vererek” bahşiş peşinde oluyor…
Pushkar Deve Panayırı için çöldeki kamp alanında konaklarken sabahın ilk ışıkları görünmeden çadırlarımızdan çıkıp yaklaşık 5 km uzaktaki panayır alanına gidiyoruz. Diğer fotoğrafçılardan farklı olan ekipmanımız, Olympus aynasız makineler, sebebiyle fotoğrafını çektiğimiz insanlara daha yakın, daha samimi olmamız gerekiyor.Bu nedenle tüm fotoğraflarımızın 300 – 500 mm objektiflerle çekilenlere oranla “daha içten, daha içerden” fotoğraflar olduğunu söyleyebilirim.
Özellikle insan ve portre fotoğrafçılığına ilgi duyan fotoğrafçılar için Hindistan büyük bir derya… Her inanıştan, her renkten, her dilden insanın yaşadığı, bu dünyanın en büyük demokrasisini yaşatan renkler, dinler, sesler ve festivaller diyarı Hindistan’a ne yedek pil ne hafıza kartı dayanmıyor… Binlerce kare hızla arşivlere kaydediliyor.
Günün ilk saatlerinde başlayan çekim çalışmaları develerin alana getirilmesi, süslenmesi, pazarlıklar, arada yenen yemekler, içilen çaylar sigaralar, yapılan ibadetlerle geceye kadar sürüyor. Birkaç saatlik uykudan sonra aynı hareket tekrar başlıyor. Tüm bu koşturmacanın içerisinde kadrajınıza bir başka fotoğrafçıyı almadan en etkili sonucu almaya çalışmak, sürekli vizörün arkasında etrafı izlemek oldukça yorucu ancak beğenilen bir fotoğrafı elde etmek de paha biçilmez bir keyif.
Günün son saatlerinde panayır alanının hemen yakınında bir kumul tepesinde önceden anlaşıp buluştuğumuz devecilerle de bazı kurgu çekimler yaparak günü tamamlıyoruz. Bu çekimler birlikte yolculuk yaptığımız arkadaşlara sıkı bir antrenman şanı verirken, arşivlerimize de birkaç imaj görüntü eklenmesini sağlıyor.
Cenk GENÇDİŞ
Diğer gezi yazılarını buradan okuyabilirsiniz…